Öncelikle, “Rablerine iman eden gençler…”[1] ayetinde ifade edilen imanlı, ahlak ve fazilet sahibi, doğruluğun peşinden yılmadan giden gençler İslam’ın idealize ettiği gençlerdir. Yine Allah Resulü (s.a.v.)’in “Allah’a kulluk içinde yetişen genç…”[2] tarifindeki vasfı taşıyan gençler, İslam’da ideal gençlerdir. Çünkü bu özelliğe sahip olan gençler, Cenâb-ı Hakk’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arşın gölgesinde gölgelendirilecek ve Allah’ın özel ikramına layık olacak yedi seçkin grup arasından adaletli devlet başkanından hemen sonra ikinci sırada zikredilmektedirler.
İslam’ın övdüğü ve örnek olarak takdim ettiği Mus’ab b. Umeyr (r.a.) gibi gençler, ideal gençliğin numuneleridir. Nitekim Mus’ab b. Umeyr (r.a.), Mekke’de çok sevilen, yakışıklı, tertipli, terbiyeli, fedakâr, çalışkan, cömert, hizmet ehli, güzel ahlak ve medeni cesaret sahibi bir genç idi. O, ailesinin büyük baskısına rağmen imanı tercih etmiş; ailesi tarafından uygulanan dayanılmaz işkenceden kurtularak Habeşistan’a hicret etmiş; daha sonra da birinci Akabe biatının ardından Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) onu İslam’ı öğretmek üzere davet ve irşat elemanı olarak Medine’ye göndermişti. Yukarıdaki hasletleri sebebiyle Medinelilerin İslam’ı seçmelerinde büyük etken olmuştu.
Bu anlamda, seccade ile dost, farz oruçların yanında nafile oruçları ile nefsini terbiye eden, dünya Müslümanlarının acıklı hâlleri karşısında çaresiz kalmayıp Müslüman kardeşlerine hem dua ile hem de maddi destekle katkıda bulunma gayreti gösteren gençler ideal gençliğin modelidir. Elde ettiği ilmî seviyeyi yeterli bulmayarak ilim yolunda gayret içinde olan genç, İslam’ın hedeflediği gençtir. Son olarak dinimizin olmasını arzuladığı genç, sevgi, saygı, rahmet, şefkat, adalet, iyilikseverlik gibi insanı insan yapan evrensel manevi değerleri ön plana alan gençtir.