İman, iman esasları yani inanılması lüzumlu olan şeyler bakımından artmaz veya azalmaz. İman ya vardır ya da yoktur. Bu esaslara toptan inanmak gerekir. Bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr olmaz. Bir insan, “Ben her şeye inanırım ama, örneğin meleklere inanmam.” dese veya namazın farz oluşunu yahut katil olmanın haram oluşunu inkâr edecek olsa iman etmiş sayılmaz; bu durumda iman gerçekleşmemiş olduğundan artma ve eksilme de olmaz. Ancak iman, güçlü veya zayıf olabilir. Bu da inanılacak şeylere yakin derecesinde imanla mümkündür. Şu âyet-i kerîmede de anlatılan iman bu manadadır: “Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.”[1] Bu ayetle anlatılmak istenen şey, imanın kalbin derinliklerine nüfuzu ve nitelikleri yönüyle farklı seviyelerde olabileceğidir.
[1] Enfâl suresi, 8:2