Fetava

Hicri Takvim
Miladi Takvim

Kuran ile Sabit Olan İhram Yasakları

Kuran ile Sabit Olan İhram Yasakları

“H-r-m” kökünden türemiş olan ihram kelimesinin sözlük anlamı “haram kılmak” olup terim olarak, hac veya umre ibadetinin gereği olarak bazı şeylerin yasaklanması demektir. Bir başka tarifle ihram “belirli yasak ve kısıtlamalara giriş” veya “hac ve umre yasaklarına giriş niyeti” şeklinde tarif edilir.

İhram yasaklarını bildiren ayetler şöyledir: 

“Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının.”[1]

“Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir.”[2]

“Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helal kılındı. Allah dilediğini hükmeder.”[3]

“Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin.[4]

Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı ve yiyeceği size helal kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun.”[5]

Yukarıdaki ilk ayette yer alan “rafes”, “füsûk”, “cidal” sözcükleri ihramla ilgili temel yasaklardır. Bunun yanı sıra Bakara suresinin 196. ayetinde “tıraş yasağı” geçmektedir. Son üç ayette yer alan av yasağı da ihram yasağı kapsamındadır. Bunların yanı sıra hadislerde elbise giyme ve koku sürünme yasakları da bulunmaktadır. Bu bölümde sadece Kur’an’da geçen ihram yasaklarının detayları üzerinde durulacaktır. İlk olarak rafes, füsûk, cidâl, tıraş yasağı kavramları, sonra av yasağı üzerinde durulacaktır.

1) Rafes Yasağı

“Rafes” kelimesinin anlaşılabilmesi için öncelikle sözlük ve terim manalarının ortaya koyulması gerekir. Hac ile ilgili olarak Bakara suresinin 197. ayetinde yer alan “rafes” sözcüğü ihramın genel yasaklarından olup “cinsel ilişki” anlamına gelmektedir. Bu sözcüğün daha iyi anlaşılabilmesi için gerek sözlük anlamı gerekse terim anlamı hakkında ileri sürülen bazı görüşlere yer verelim: 

Rağıb el-İsfehânî rafes kelimesini cinsel ilişkiden ve onu çağrıştıran nahoş şeylerden bahsetmek olarak açıklamaktadır. İbn Manzûr rafesin “cinsel ilişki ya da ilişki öncesi karı koca arasındaki
öpüşme, koklaşma ve karşılıklı aşk sözcükleri” olduğunu belirterek bu kelimenin aslının “kötü söz” ve “sözün kötüsü” anlamlarına geldiğini söyler.

Abdullah b. Ömer, Tavûs, Atâ ve diğer bazı fakihlere göre rafes, kadına sözle sarkıntılık etmek demektir. Kurtubî’de yer alan diğer bir yoruma göre ise kişinin eşinden cinsel olarak arzuladığı her şeyi ifade eden kapsayıcı bir sözdür.

Hanefî fakihlerinden Serahsî el-Mebsut’ta rafesin anlamını “cinsel temas ve şehevî söz ve davranışlarda bulunmak” olarak belirtmiştir.

Buna göre rafesin iki anlamı ortaya çıkmaktadır.

1. Rafes, cinsel ilişki demektir. “Oruç gecelerinde rafes size helal kılındı.”[6] ayetinde rafes bu anlamda kullanılmıştır.

2. Rafes, fahiş (çirkin, ayıp) söz demektir. 

2) Füsûk Yasağı

Füsûk kelimesinin anlamını ortaya koyabilmek için hem sözlük hem de terim anlamını vermemiz gerekmektedir. Fısk kelimesi “fe-se-ka” fiilinden mastar olup, sözlük anlamı “feseka’r-rutabü (olgun hurma kabuğundan çıktı)” ifadesinde olduğu gibi, “kabuğundan çıkmak” anlamındadır. Deliğinden çıkıp durduğundan fareye “füveysık”, çoğul şekliyle “fevâsık” denilir.

Fısk kelimesi terim olarak, “feseka fülânün (falan kişi şeriatın sınırından çıktı)” anlamına gelmekte olup, küfür kelimesinden daha geniş anlamdadır. Halil b. Ferâhîdî fıskı, “Allah’ın emrini terk etmek veya harama meyletmek” şeklinde tanımlar. Nitekim İblis’in Allah’ın emrinden çıkması da fısk kelimesi ile anlatılmıştır. Füsûk, hac dışında da yasak olmakla birlikte, ayete göre hac ibadeti esnasında ihramlı iken daha ağır bir yasaktır. Füsûk sözcüğünün konumuzla ilgili anlamını ortaya koyabilmek için ayet ve hadislerdeki kullanımına göz atalım:  

Kur’ân-ı Kerîm’de kök halinde (fısk-füsûk) olarak yedi yerde geçmektedir. Türevleri ile birlikte ise yaklaşık elli dört ayette yer almaktadır. Ayetlere bakıldığında fıskın küfür, masiyet, kizb (yalan), günah gibi manalara geldiği görülmektedir.

Konumuzu ilgilendiren hac ayetinde ise dinin emirlerine itaatin karşıtı olarak kullanılmaktadır. “Hac ayları bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, hac sırasında ne kadına yaklaşır, ne günaha girer, ne de kavga eder. İyilik olarak ne yapsanız Allah onu bilir. Siz azık biriktirin. En iyi azık sakınmadır. Ey içi temiz olanlar, benden sakının!”[7]

Bu ayette geçen füsûk kelimesi Ebu’l-Beka’ya göre “seyyiât” yani günahlar; İbnü’l-Arabî’ye göre, başta “bütün kötülükler”, “avlanmak”, “putlar için kurban kesmek” olmak üzere birçok anlama gelir. İmam Mâlik’e göre füsûk, putlar için kurban kesmektir. İbn Abbas  füsûkun “günahlar” ve “çirkin söz” anlamına geldiğini söylemiştir.

Füsûk sözcüğü, hadislerde de Bakara 196. ayetteki anlamına benzer şekilde geçmektedir. Nitekim hac ile ilgili olarak Ebû Hureyre (r.a.)’ın Hz. Peygamber’den şöyle bir rivayeti mevcuttur: “Kim
hac yapar da (rafes) cinsel ilişki veya cinsel ilişkiye davet sözler etmez, kötü söz söylemez ve günah işlemezse, annesinden doğduğu günkü gibi (tertemiz olarak) döner.”
[8]

İbn Abbas, tâbiînden Atâ, Hasan el-Basrî ve Mücahid gibi âlimler bütün masiyetlerin füsûk olduğu görüşünü ileri sürmüşler. Buna karşın İbn Ömer, İbrahim en-Nehâî ve bir grup âlim ise füsûkun avlanmak, tırnak kesmek, vücuttan kıl koparmak gibi, hac ihramında iken Allah’a isyan anlamına gelen fiiller olduğunu söylemişlerdir. Taberî, bu görüşler içinde tercih edilenin “İhramlı iken yapılması haram olan şeyler” olduğunu kaydetmektedir.

3) Cidal Yasağı

Cidal kelimesinin anlamını ortaya koyabilmek için hem sözlük hem de terim anlamının verilmesi uygun olacaktır. “Münazara” ve “düşmanlık besleme” anlamına gelen cidal kelimesi, “c-d-l” kökünden türemiş olup müfâale babından mastardır. Cidal kelimesi sözlükte “delile karşı delille mukabelede bulunmak”, “mücadele ve münakaşa etmek”, “aşırı düşmanlık” gibi anlamlara gelir. Hem hayra hem de şerre delalet eden cidalin, ancak hakkı temsil etmek ve ortaya çıkarmak için yapılanı övülür. Nefsî duyguları tatmin etmek için yapılanı ise yerilir. Cidal sözcüğünün ne anlama geldiğini ayet ve hadislerdeki kullanımı ile ortaya koyalım:

Cidal kelimesi, türevleri ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de 27 yerde geçmektedir. Bu ayetlerin ikisinde cidal kalıbı ile geçmektedir.

Cidal kelimesi ayetlerde inanmayanlarla en güzel şekilde tartışma, zulmü ve hıyaneti savunma anlamında kullanılmaktadır. Allah’ı ve ayetlerini inkâr ve isyan nitelikli tartışma, eleştirme gibi anlamlarda kullanılmıştır. Bu ayetlerden konumuzla ilgili olanı, Bakara suresinin 197.  ayetidir: “… cidal/kavga etmek yoktur...” Bu ayette yer alan cidal sözcüğünün ne anlama geldiği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Yolda arkadaşlarıyla tartışmak, kavga etmek.

2. Hac vaktinin öne alınması ve ertelenmesi (nesi) hususunda müşriklerin tartışmaları.

Buraya kadar yer verdiğimiz rafes, füsûk ve cidal gibi ihram yasaklarına temel teşkil eden kavramlar hac ile ilgili Bakara suresinin 197. ayetinde yer alan yasaklardır. 

4) Tıraş Yasağı

Bakara suresinin 196. ayetiyle tespit edilen ihram yasaklarından biri de başın tıraş edilmesidir.[9] Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Hac ve umreyi Allah için eksiksiz yapın. Engellenecek olursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı dipten tıraş etmeyiniz. Hasta olan veya başında rahatsızlık bulunan biriniz saçını dipten tıraş ederse, fidye olarak ona oruç, sadaka veya kurban gerekir.[10]

Ka’b b. Ucre (r.a.)’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Resûlullah Hudeybiye’de başımdan bitlerin yüzüme döküldüğünü görünce bana: ‘Başındaki bitler seni rahatsız etmiyor mu?’ diye sordu.  Ben de:  ‘Evet, ediyor.’ dedim.  Resûlullah (s.a.v.), ‘Öyle ise başını tıraş et!’ buyurdu.”[11] 

Sizden her kim hasta olur yahut başından bir rahatsızlığı olur da (saçını dipten tıraş ederse), oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir.”[12] ayetinin kendisi hakkında nazil olduğunu söyleyen Ka’b b. Ucre (r.a.), bu ayetin inmesinden sonra Hz. Peygamber’in kendisine hitaben “Üç gün oruç tut ya da altı fakir arasında bir ferk (on altı rıtl) tasadduk eyle veya kolayına gelen bir hayvan kurban et!” buyurduğunu nakleder.

Fetih suresinin “Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescidi Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.”[13] ayetinde saçların kısaltılması anlamına gelen “mukassirin” kelimesinden hareketle “Başlarınızı tıraş (halk) etmeyiniz.” ayetinde belirlenen tıraş yasağının altına fakihlerimiz, saçın ve vücuttaki bütün kılların koparılmasını veya tıraş edilmesini de dâhil etmişlerdir.

5) Avlanma Yasağı

Av hayvanı, yaratılışı gereği yabani olup ele geçirilmesi zor olan hayvandır. Avın, eti yenen hayvanlar için kullanılması daha yaygındır. Tüm canlılar için güvenli bir alan olarak tesis edilmiş Kâbe ve Harem bölgesine girmekle hem insanlar hem de o sınırlar dâhilinde yaşayan canlılar, insanların taarruzuna karşı koruma altına alınmışlardır. Kur’an’da mealen “Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke’yi) güven içinde kutsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?”[14] ayetiyle dile getirilen bu durum hayat sahibi tüm varlıkların yaşam güvencesi ve koruma teminatıdır. İhramlı iken avlanmak yasaktır. Ancak bu av yasağına deniz avı dâhil değildir. Konu ile ilgili ayet ve hadisler şöyledir: 

“Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helal kılındı. Allah dilediğine hükmeder.[15]

“Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin.”[16]

“Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı ve yiyeceği size helal kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun.”[17]

Safiyye binti Şeybe’nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber fetih yılında şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Allah yeri ve göğü yarattığı gün Mekke’yi haram/dokunulmaz kılmıştır. Orası kıyamet gününe kadar haramdır. Bitkisine (koparmak için) el sürülmez, av hayvanı ürkütülmez, buluntusu da sadece (sahibini bulmak üzere) ilan etmek için alınır. Bu esnada Abbas (r.a.), ‘İzhir otu hariç (olsun!). Çünkü evler ve kabirler için ona ihtiyacımız var!’ dedi. Resûlullah (s.a.v.) de, ‘İzhir otu hariç!’ buyurdular.”[18]


[1]           Bakara suresi, 2:197. 

[2]           Bakara suresi, 2:196. 

[3]           Mâide suresi, 5:1. 

[4]           Mâide suresi, 5:95. 

[5]           Mâide suresi, 5:96. 

[6]           Bakara suresi, 2:187. 

[7]           Bakara suresi, 2:197. 

[8]           Buhârî, Hac, 4; Müslim, Hac, 438; Nesaî, Hac, 4; İbn Mâce, Menâsik, 3. 

[9]           Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, (İstanbul: 1992) c. 2, s.712. 

[10]          Bakara suresi, 2:196. 

[11]          Müslim, Hacc, 81-84,85-86. 

[12]          Bakara suresi, 2:196. 

[13]          Fetih suresi, 48:27. 

[14]          Ankebût suresi, 29:67. 

[15]          Mâide suresi, 5:1.

[16]          Mâide suresi, 5:95. 

[17]          Mâide suresi, 5:96.

[18]          Buhârî, Cezâu’s-Sayd, 9, Hac, 43, Cenâiz, 77, Büyû, 28, Megâzi, 52; Müslim, Hac, 445.