İslamiyet’te bugün bilinen şekliyle beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Miraç Gecesi’nde farz kılınmıştır.[1]Aslında namaz bütün semavi dinlerde emredilen bir ibadettir. Peygamber Efendimiz ise, namaz beş vakit olarak farz kılınmadan önce günde iki vakit namaz kılardı. Bu namazları sabahleyin güneş doğmadan önce, akşam da güneş battıktan sonra kıldığını biliyoruz. Hadis kitaplarında yer alan bilgilerden de namazların önce ikişer rekât olarak farz kılındığı, hicretten kısa bir süre sonra öğle, ikindi ve yatsı namazlarının farzlarının dörder rekâta çıkarıldığı anlaşılmaktadır.[2]
Namazın beş vakte indirilmesi hususunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hz. Mûsâ (a.s.) ile Allah Teâlâ arasında gidip gelmeleri sonunda namazın beş vakte indirildiği anlatılıyor. Bu anlatılanları nasıl anlamalı ve nasıl iman etmeliyiz? Zira Allah Teâlâ ile bir pazarlık yapıldığının (haşa) intibaı doğuyor. En temel ve en güçlü hadis kitaplarımızda miraç bahsi ve namaz ibadetinin farz kılınması konusu anlatılırken, namaz elli vakit olarak farz kılındıktan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hz. Mûsâ (a.s.) ile karşılaşmaları konu edilir. Örneğin Buhârî’deki rivayete göre İbn Hazm ile Enes ibn Mâlik şöyle demişlerdir: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “(O zaman) Allah, ümmetime elli namaz farz etti. Bu farzı yüklenerek döndüm. Derken Mûsâ’ya rast geldim. Mûsâ: ‘Allah ümmetine neyi farz etti?’ diye sordu. ‘Elli namaz farz etti.’ dedim. ‘Rabbine dön, çünkü senin ümmetin buna takat getiremez.’ dedi. Müracaat ettim. Allah bir kısmını indirdi. Ben yine Mûsâ’nın yanına dönüp: ‘Bir kısmını indirdi.’, dedim. O yine: ‘Rabbine müracaat et, çünkü senin ümmetin takat getiremez.’ dedi. Bir daha müracaat ettim. Allah bir kısmını daha indirdi. Mûsâ’nın yanına yine döndüm. O yine: ‘Rabb’ine dön. Zira ümmetin buna takat getirmez.’ dedi. Bunun üzerine tekrar Allah’a müracaat ettim. Allah (c.c.): ‘Onlar beştir ve yine onlar ellidir. Benim nezdimde söz tebdil olunamaz.’ buyurdu.”[3]
Namazların miraç gecesinde farz kılındığını ifade eden rivayetlere baktığımızda genellikle Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hz. Mûsâ ile olan bu mülakatından söz edilmektedir. Bu rivayetlerde Cenâb-ı Hak’la pazarlık yapıldığına dair bir görüş ortaya konmamıştır. Fakat Efendimiz’in tekrar tekrar sayının azaltılarak sorumlu olunan ibadetin hafifletilmesi talebi, Cenâb-ı Hak’tan bir duadır ve Allah (c.c.) ile yapılan pazarlık ve zorlama değildir, denilmiştir. Yine aynı kaynaklarda Hz. Mûsâ (a.s.)’ın Peygamber Efendimiz’i tekrar tekrar huzur-u ilahî’ye göndermiş olması, Hz. Mûsâ (a.s.)’ın isteyip de göremediği şeylere nail olan Peygamber Efendimiz’in görebildiği makamları tekrar temaşa etmesini istemek olduğu da ifade edilmiştir. Biz bu hadislerin rivayeti sırasında bilinçli olarak Hz. Mûsâ (a.s.)’la ilgili kısımların birileri tarafından bu metinlere eklendiğini ve rivayetlerde tahriflerin yapıldığını kabul etmiyoruz.
[1] Buhârî, Salât, Keyfe Furizeti’s-Salâti-Fi-l İsrâi, H. No: 336 (Mektebetu Şamile)
[2] Buhârî, Salât, 1; H. No: 337
[3] Buhârî, Salat, 1; Müslim, İman, 74