“Sana Kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimdedir. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onu ancak Allah bilir, ama insanların çoğu anlamazlar.” (A‘râf suresi, 7:187).
Kıyamet, dünya hayatını sona erdiren olağanüstü bir hâl olarak bilinir. İnsanlar, bu olayın zamanını her zaman merak etmişlerdir. Bu konu Hz. Peygamber’e (s.a.v.) de sorulmuş ve cevabı bizzat Allah Te’âlâ vermiş ve Hz. Peygamberden kıyametin bilgisinin kendi nezdinde olduğunu insanlara bildirmesini istemiştir. Az yukarıda yer verilen ayette ve Nâzi‘ât suresinde (42-46. ayetler) bu gerçeklik açık biçimde ifade edilmiştir.
Kıyametin bilgisinin Allah nezdinde olduğuna dair uyarı da Müslümanlara verilen mesaj onunla uğraşmak yerine ahiret azığı hazırlamanın peşine düşmenin daha değerli olduğudur. Nitekim şu ayette bu açık şekilde ifade edilir: “Herkes yarın / ahiret için ne hazırladığına baksın.” (Haşr suresi, 59:18).
Aynı konu Cibril hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Hz. Cebrail (a.s.) arasında geçen diyalogda da gündeme gelmiştir. Bilindiği üzere vahiy meleği Hz. Cebrail Hz. Peygamber ile birlikte insanların kalabalık oldukları yerlere bazen insan kılığında gelir dinî sorular sorar, Hz. Peygamber’den aldığı cevaplarla insanlara dinlerini öğretme yoluna giderdi. Bunlardan Cibril hadisi olarak meşhur olan hadiste kıyametin ne zaman kopacağını da sormuştu. Hz. Peygamber bilmediğini söyleyince onun alametlerini haber vermesini istemiş, Hz. Peygamber de asıl kıyametin kurumsal yapılarda ve toplumda denge-düzeni bozan, kaos oluşturan icraat ve ihmallerin olduğuna işaret ederek iki örnek vermiştir:
Birisi cariyenin efendisini doğurmasıdır. Bununla kastedilen toplumda gençlerin büyüklerine olan saygılarını kaybetmesi ve ailede çocukların ana-babaları karşısında hükümdar gibi davranarak kendilerine söz geçirilememesi ile ahengin bozulmasıdır.
İkincisi de sonradan görme zenginlerin varlıklarıyla görgüsüzlüklerini sergilemeleri, toplumda ahlaki dengeleri altüst ermeleridir (Buhârî, “Tefsîr”, 31/2, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 1). Daha sonraki birçok hadiste Hz. Peygamber bu tür örnekleri zenginleştirmiştir.
Sonuç olarak Kur’ân-ı Kerîm, büyük kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgilenmek yerine her an gelecekmiş gibi ona hazır olmanın daha önemli olduğunu belirtir. Hz. Peygamber de aynı doğrultuda büyük kıyamet ile meşgul olurken kendi içimizde kıyametimize sebep olacak icraat ve ihmallerle mücadele etmenin daha anlamlı olduğunun mesajını verir.
En doğrusunu Allah bilir.
