İslam ilim geleneğine göre bilgi şu üç yoldan birisi ile elde edilir:
- Kusursuz ve sağlıklı olan beş duyu ve akıl,
- Tevatür yoluyla veya herkesin çaba sarf etmeden, doğruluğuna yakini olarak inandıkları bilgi,
- Hz. Peygamberden nakledilen, sahih rivayete dayanan sadık haber.
Gayb ise bunların dışında olarak akıl ve duyularla bilinemeyen veya o onda muttali olunması mümkün olmayan her şey olsa da daha çok gelecekle ilgili mevzuları ihtiva eden bir konudur. İslam inancına göre Allah’ın kendilerine bilgi verdiği peygamberler dışında hiç kimse gelecekten haber veremez. Gayb alanı peygamberler dışında herkese kapalıdır.
Bilgisi, konumu, dindeki derecesi ne olursa hiçbir insan gelecekten haber veremez. Verdiği habere itibar edilmez. Bu türden haber veren kimselere inanmak onların verdiği haberleri tasdiklemek, imanı zedeleyen bir durum olduğundan İslam inancı ile asla bağdaşmaz. Aynı şekilde gizli ilimlere sahip olduğunu, gelecekten haber verdiğini iddia eden kimselere itibar etmek ve onların söylediklerini doğrulamak da İslam inancının kabul edemeyeceği bir tutumdur.
Gayb sadece Allah Teâlâ’nın bilgisi dahilinde olan ve sadece onun bilebileceği bir alandır. Müminler bu konuya böyle inanmak durumundadırlar. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerif bu konuyu ısrarlı bir şekilde ve açıkça şöyle ifade eder:
“De ki: “Gayb ancak Allah’ındır…”(1) “Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. “O, gaybı bilendir. Bildirmek istediği peygamberler hariç hiç kimseye gaybını bildirmez…”(2)
Nitekim Hz. Peygamber de “Gayb bilgisinin sadece Allah’ın nezdinde olduğunu ifade etmiştir.”(3) Hz. Âişe validemizin bildirdiğine göre de Allah’ın bildirmemesi hâlinde Hz. Peygamber bile gaybı, yani geleceği bilemez.(4) İslam âlimleri de gaybı bildiğini iddia eden kimsenin imanının tartışmalı hâle geleceğini belirtmişlerdir.(5)
Ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere fal, kehanet gibi batıl yollara baş vurarak hadiselerin iç yüzünü bildiği iddiasında bulunmak veya gelecekte olacakları kesin bir dille söylemek İslam’ın onayladığı bir tutum asla değildir. Bu tür anlayışta olan kimselerden uzak durmak gerekir.
(1) Yûnus suresi, 10:20.
(2) Cîn suresi, 72:26-27.
(3) Müsned I, 391, 452; Nesâî, “Sehv” 62.
(4) Müslim, “İman” 287; Tirmizî, “Tefsir” 7.
(5) Kurtubî, el-Câmi li ahkâmi’l- Kur’ân, Kahire 1386, VII, 2-3.
